Felsefi Danışmanlık

Bireysel Lacanyen Anlatı Pratiği

Bazı sorular vardır; terapinin odasında değil, insanın kendi sessizliğinde yankılanır. Çünkü bu sorular bir semptoma değil, varoluşa aittir. Bireysel Lacanyen Anlatı Pratiği, insanın kendi yaşam öyküsünü yeniden duymasına, kelimelerinin ardındaki anlamı fark etmesine ve hayatına yön veren arzunun izini sürmesine alan açar. Bu alan, kişinin kendi varoluşunu, arzularını ve yaşamına yön veren anlam ilişkilerini felsefi bir zeminde yeniden düşünmesine olanak tanır.

İnsan, çoğu zaman çocukluktan itibaren kültür, aile, ideoloji ve dil tarafından örülmüş bir anlam ağı içinde yaşar. Bu ağ, kimliğimizi, dünyayı algılama biçimimizi ve kendi hikâyemizi kurma yollarımızı belirler. Ancak bu ağın içinde kimi zaman yanılsamalar da vardır. Bireysel Lacanyen Anlatı Pratiği, bu yanılsamaları görmek, onların nasıl kurulduğunu fark etmek ve bağlantıları doğru yerden yeniden bağlayabilmek için bir alan sunar. Çünkü insan, kendi anlam ağını fark ettiğinde, onu dönüştürmenin imkânını da bulur.

Bu süreç bir terapi değildir; çünkü burada amaç iyileştirmek değil, anlamaktır. Burada semptomlarla değil, sözcüklerle çalışılır. Kimi zaman yaşamın kronolojisini yeniden duymakla, kimi zaman bir diyalog içindeki beklenmedik bir soruyla, kimi zaman da sessiz bir düşünme anıyla ilerler. Her durumda, kişi kendi sesini yeniden duymayı öğrenir.

Kişi kendi sözünü duymaya başladığında, yaşamının örgüsünde gizli kalmış bağlantılar görünür olur. Bu bağlantılar görüldüğünde anlam değişir — ve insan, kendi hikâyesinin öznesi olmanın sessiz sorumluluğunu yeniden üstlenir. Bu pratik, insana kendi varoluşuna içeriden bakma, kendi anlamını kurma ve o anlamın taşıyıcısı olma cesaretini hatırlatır.

Bireysel Lacanyen Anlatı Pratiğinin Tarihsel ve Teorik Zemini

Anlatı yaklaşımlarının kökeni, 1980’lerde Michael White ve David Epston’un geliştirdiği Anlatı Terapisi’ne dayanır. Bu yaklaşım, bireyin yaşamını anlamlandırmak için kurduğu hikâyelere odaklanır ve kişiyi kendi yaşamının “uzmanı” olarak konumlandırır. White ve Epston, “problem kişidedir” yerine “problem dışarıdadır” anlayışını benimseyerek, bireylerin baskın ve sınırlayıcı anlatılardan özgürleşmesine imkân tanımıştır. Narrative Means to Therapeutic Ends (1989) adlı eserleriyle “yeniden yazma” ve “dışsallaştırma” kavramlarını terapötik etiğin merkezine yerleştirmişlerdir.

Bu düşünsel temel üzerine David Denborough, 1990’lardan itibaren anlatı yaklaşımını bireysel ve toplumsal düzeyde geliştirmiştir. White’ın yakın çalışma arkadaşı olan Denborough, Retelling the Stories of Our Lives kitabında bireysel anlatı pratiğini yöntemsel bir biçimde derinleştirmiştir. Onun yaklaşımı, kişiyi anlam, değer ve arzu ekseninde yeniden konumlandırmayı amaçlar. Böylece anlatı, yalnızca bir terapi yöntemi değil, varoluş üzerine düşünsel bir pratik hâline gelir.

Jacques Lacan (1901–1981), 20. yüzyıl psikanalizini Freud’un mirası üzerine yeniden inşa eden ve onu disiplinler arası okumalarla geliştiren Fransız psikanalist ve düşünürdür. Lacan’ın çalışmaları, özellikle dil, bilinçdışı ve özne kavramları üzerine yoğunlaşır. Lacan’a göre bilinçdışı dil gibi yapılandırılmıştır; özne, dil ve toplumsal işaretler aracılığıyla şekillenir. Onun ünlü “büyük Öteki” kavramı, bireyin arzularının ve kimliğinin toplumsal dil ve normlar aracılığıyla örgütlendiğini gösterir. Bu düşünsel çerçeve, psikanalizi yalnızca bireysel terapi olarak değil, aynı zamanda felsefi ve kültürel bir sorgulama aracı olarak konumlandırır.

Lacan’ın teorik katkıları, öznenin kendi arzularını, fantazilerini ve toplumsal olarak yapılandırılmış kimliklerini fark etmesine dayanan bir düşünsel pratiğe olanak tanır. Seminerleri ve yazıları ile Freud’un klinik yöntemlerini teorik bir felsefi düzleme taşır ve psikanalizi dil, anlam ve toplumsal bağlam çerçevesinde yeniden düşünmeyi önerir. Lacan’ın bu yaklaşımı, bireyin kendi yaşam öyküsünü ve arzularını anlamlandırma sürecine entelektüel bir temel sunar; özellikle dilin ve gösterenlerin öznenin deneyimlerini nasıl yapılandırdığını kavramak, Bireysel Lacanyen Anlatı Pratiği’nde kritik bir rol oynar.

Bireysel Lacanyen Anlatı Pratiği bu çizgiden doğmakla birlikte, odağını sadece hikâyenin yeniden yazımına değil, o hikâyeyi mümkün kılan arzu ve dil yapısına yöneltir. Lacan’ın “bilinçdışı bir dil gibi yapılanmıştır” önermesi, bu pratiğe felsefi bir derinlik kazandırır. Kişi, yalnızca anlatısını dönüştürmekle kalmaz; o anlatıyı biçimlendiren dilsel düzeni fark ederek kendi öznel konumunu yeniden duyar. Bu bağlamda, Denborough’un etik duyarlılığı Lacan’ın özne, arzu ve gösteren kavramlarıyla birleşir; süreç bir “iyileşme” değil, bir “anlama ve fark etme” pratiği hâlini alır.

Sonuç olarak, Bireysel Lacanyen Anlatı Pratiği (BLAP), Anlatı Terapisi’nin insana kendi hikâyesini yeniden kurma gücünü hatırlatan yaklaşımını, Denborough’un yapılandırılmış yöntemleriyle ve Lacan’ın dilsel-felsefi perspektifiyle bir araya getirir. Bu pratikte kişi, kendi dilinde gizlenmiş anlam düğümlerini ve arzuların yönünü fark ederek, hikâyesini yeniden anlamlandırır. Anlam görüldüğünde dönüşür; kişi yalnızca hikâyesinin yazarı değil, arzularının okuru hâline gelir.

Kimler BLAP’dan Yararlanabilir?

Her yaştan ve yaşam evresinden yetişkinler; öğrenciler, profesyoneller, ebeveynler, partnerler, yaşlılar veya yaşamında bir dönüm noktasında olanlar… Kendi hayatını, ilişkilerini, arzularını ve seçimlerini daha iyi anlamak, farkındalık geliştirmek ve anlamlı bir yaşam perspektifi kazanmak isteyen herkes bu pratikten yararlanabilir.

Hangi Konularda Destek Sunuyoruz?

Bireysel Lacanyen Anlatı Pratiği, semptom veya patoloji odaklı değildir; bunun yerine hayatın anlamı, varoluşsal sorular, kimlik ve arzular, ilişkilerde farkındalık, seçim ve hedef belirleme, yanılsamaların farkına varma ve yaşam hikâyenizi yeniden duymak gibi alanlarda destek sağlar. Amaç, kişinin kendi yaşam öyküsünü, değerlerini ve arzularını anlamasına yardımcı olarak, daha bilinçli ve anlamlı bir yaşam perspektifi geliştirmesidir.

Nasıl Çalışıyoruz?

Bireysel Lacanyen Anlatı Pratiği, iki temel yöntemle çalışır: Kronolojik Yöntem ve Sokratik Yöntem. Her ikisi de yaşamınızı, arzu ve anlam ekseninde daha derin bir biçimde fark etmeniz için tasarlanmıştır.

1️⃣ Kronolojik Yöntem: Yaşam Hikâyenizi Keşfetmek
Bu yöntemde seanslar, çocukluktan bugüne kadar olan yaşam hikâyenizi paylaşmanız üzerine kuruludur. Amaç, yaşadığınız deneyimleri yeniden gözden geçirerek kendi konumunuzu ve seçimlerinizi anlamlandırmaktır.

  • Arkaik Miras: Kültürel kökenler, ataların izleri ve gelenekler.
  • Ailevi Miras: Ailenin değerleri, davranış kalıpları ve ilişkisel dinamikler.
  • Yaşam Alanları: Büyüdüğünüz şehir, köy veya ülke ve çevresel etkiler.
  • Sosyal Çevre: Arkadaşlar, akrabalar ve diğer önemli ilişkiler.

Seanslar boyunca deneyimler kronolojik olarak haritalanır; tekrar eden temalar, seçimleriniz ve davranış kalıplarınız fark edilir. Bu süreç, kendi yaşam örüntülerinizi ve dil aracılığıyla şekillenen anlam düğümlerini görmenizi sağlar.

2️⃣ Sokratik Yöntem: Diyalog ve Sorgulama
Sokratik Yöntem, sohbet ve soru-cevap temelli bir yaklaşımdır. Amaç, kendi farkındalığınızı açığa çıkarmak ve kendi yanıtlarınızı bulmanıza rehberlik etmektir.

  • Danışan, güncel durumlar, kararlar veya ilişkiler hakkında sorulara yanıt verir.
  • Rehber, doğru veya yanlış yanıtlar vermez; yalnızca düşüncelerinizi genişletmenize ve farklı açılardan görmenize yardımcı olur.
  • Bu yöntem, özellikle seçimler, hedefler veya ilişkiler konusunda yeni perspektifler kazanmanızı sağlar.

Her iki yöntemde de, Lacan’ın dil, gösteren ve bilinçdışı kavramları, deneyimlerinizin nasıl yapılandığını ve arzularınızın yönünü anlamanızda kritik bir araç olarak kullanılır. Denborough’un bireysel anlatı pratiği araçları (dışsallaştırma, yeniden yazma, yeniden üyelik ve dokümantasyon) bu süreç içinde entegre edilerek, yalnızca anlatınızı dönüştürmenizi değil, onu şekillendiren dil ve arzuları fark etmenizi sağlar.

Scroll To Top
Close

Shopping Cart

Close

Shopping cart is empty!

Continue Shopping